Funda Güleç, KOBİ’ler için faydalı bir kaynak niteliği taşıyan”Küçük İşletmeler için Sosyal Medya” kitabını anlattı.
Kitapta tüm sosyal ağ kullanımlarını her detayına kadar ekran alıntılarıyla anlatan Güleç, WhatsApp üzerinden satış ve emoji kullanımı gibi konulara da değiniyor.
Kitabı üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Tİ: Öncelikle şundan bahsedelim, bence KOBİ’ler için bu tarz bir kılavuza ihtiyaç vardı. Çünkü hep büyümek istiyorlar. Evet ekosistemde sosyal medyayı etkin kullanan trendleri yakalayan büyük markalar var. Ancak artık KOBİler de biraz “Bunu yapmamız lazım!” diyorlar.
FG: Zorunluluk olduğu için… Rekabet çok büyük çünkü! Dahil olmak istiyorlar aslında ama sosyal medyanın eğitimini de almamışlar. Okullarda bu işin eğitimi verilmiyor ne yazık ki ve yaşları da çok küçük değil. Teknolojinin; bu dünyanın, bu çağın içine doğmuş insanlar da değil. Sonradan öğrenmek zorundalar ama kaynak da bulamıyorlar. Yazılı kaynak sunduğunuzda da onlara anlatmaya çalıştığınız şey çok karmaşık gelebiliyor. Kolaylık olsun diye blogda da yazıyorum ben bir çok şeyi. Bir de öğretmenlikten, çok çocuğa anlatır gibi anlatmayı tercih ediyorum, onu tutturabiliyorum. Çünkü herkes anlasın istiyorum. Bu da basit geliyor insanlara. Halbuki basit yazmak en zor şey.
Bir de belli bir birikiminiz varsa süzmek onları çok zaman alıyordur.
Normalde, normal konuşma diliyle yazmanız 1 saat sürer ama basitleştirerek herkesin anlayabileceği dilde yazmanız 2-3 kat daha fazla zamanınızı alıyor gerçekten. Çünkü okuyan kişiyi düşünüyorsunuz.”Şurada şunu sorar mı?”, ” Burada takılır mı?” derken bu iş daha da uzun süren bir iş kolu haline geliyor.
Neden özellikle KOBİler için yazdınız?
Aslında sosyal medya herkes için. Çünkü günlük iletişimimizin bir parçası oldu. Hep öncesinde konuşuruz, mobil vazgeçilmezimiz olacak diye…
(Gülüşmeler) Klişe…
Klişe ama gün geçtikçe hayatımıza daha da vazgeçilmez bir kavram olarak girdiğini görüyoruz. Yaşayarak öğreniyoruz. Türk toplumunun genel tavrıdır bu. Çok ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Yanlış yaptıklarını gördüğümde bir öğretmen edasıyla düzeltmek istiyorum. Çünkü ufacık bir düzeltmeyle aslında hedef kitlelerine daha kolay ulaşabileceklerini, satış odaklı bir metni kurgulayabileceklerini görüyorum. O yüzden kitabı mümkün olduğu kadar hem mecranın dilini hem de teknik konularını, kilit noktalarını ufak ufak anlatmaya çalıştım. Uygulama örnekleri var. Bir çalışma planı yapmaları için neye ihtiyaçları var onu da ele aldım. En basit haliyle anlatmaya çalıştım.
Sosyal mecraları anlatmaya neden Twitter’dan başladınız?
Çünkü Twitter en zor gelen ama satış odağı geldiğinde en çok faydalı olacak mecra orası. Çünkü web sitelerine daha trafik çekebilirler. En korkutucusu da o. O yüzden onu biraz daha detaylı ele aldım.
Son zamanlarda KOBİ’lerde ya da KOBİ’lerden daha yüksek bütçeye sahip inşaat firmalarında rastladığım bir çekince var. Twitter’da olmak istemiyorlar. Siyasi geliyor.
Ülke gündemi de var. Ama o gündeme dahil olabilirsin. Kendi gündemini de yaratabilirsin. Her ne kadar Twitter’ın kullanım açısından düşüşünü görüyor olsak da çok önemli bir konumda. Hemen hemen her tülü bilgiyi bulabiliyorsunuz. Ve çok rahat ölçümleyebiliyorsun. Ölçümlemek de çok önemli. Ne kadar trafik almışsın, ne kadar tıklanmışsın, hangi saatler senin için paylaşım açısından daha uygun, hedef kitlene kolay ulaşabiliyorsun. Dolayısıyla çekinmelerine rağmen Twitter’ı kullanmalılar.
Google+’a neden yer verdiniz?
Unutulmuş gibi görünüyor değil mi?
Farklı bir strateji mi önerdiniz?
Google+’da mutlaka olmaları gerekiyor. Eğer Google’da aramalarda da bir şey yapacaklarsa… Google+ belki çok tıklanan, çok kullanılan bir mecra değil ama aramalarda kullanıcıyı öne çıkarıyor ve bedava olan bir şey. Twitter’da olan yapının aynısını Google+’a uygulayabilirsiniz. Aynı şekilde metinle bağlayıp paylaşabilirsiniz. O yüzden Google+ olmazsa olmaz. Google, Google+’ı kapatana kadar küçük işletmenin de her türlü işletmenin de vazgeçilmezi olmalı. Ticari değil. Küçük işletme, mecra ticari olunca korkuyor biraz. Facebook gibi bir yer değil Google+, faydası olacaksa niye öğrenmesin? Zaten çok basit haliyle anlatıyorum onu da.
Peki WhatsApp? Bence anlatmak için güzel bir madde olmuş.
WhatsApp’tan satış yapan Türkler var.
Instagram butikleri…
Evet, WhatsApp’tan satış yapıyorlar. Ve Facebook Messenger da dahil çok popüler oldu son zamanlarda. Bu arada kitabın yazılışı 1 seneye yaklaşacak. Yazdıktan daha sonra basıldı. WhatsApp bu kadar revaçta değildi o zamanlar ama günümüzde satış yapabileceğiniz muazzam bir mecra haline geldi. Özellikle küçük işletmeler için o yüzden WhatsApp da var kitabımda. Çünkü küçük işletmeler orada direkt iletişim kurabiliyorlar. Hemen hızlı satış yapabiliyorlar. Ama çok yoğun ve yorucudur WhatsApp’Tan satış yapmak..
Zaten ciddi bir moderasyon yükü oluyor. Hele de Instagram ve WhatsApp birlikte yürüyorsa…
Ya bir personeliniz olacak Instagram ya da WhatsApp’tan satış yapabilmeniz için ya da böyle baya bir vaktinizi ona ayıracaksınız, onun üzerinden satış yapacaksınız.Çünkü çok soru gelir bir de kapıda ödeme olduğu için biraz sıkıntılı. Bazı kullanıcılar kapıda ödemeyi kabul etmez. Önce hevesle siparişini verir çok garantisi de yoktur. O yüzden uğraştırır. Ama Türkiye’de çok yaygın. Diğer ülkelerde öyle değil.
Peki sizin kitabı yazma hikayeniz nasıl başladı?
Büyük işletmelerle çalışmak daha kolaydır. Küçük işletmelerle çalışma o kadar kolay değildir. Fakat ben bir çocuk gibi, bir hamur gibi küçük işletmeyi alıp başarılı şekilde görürsem çok mutlu oluyorum. Çünkü o zaman gerçekten başarılarının bir parçası gibi hissedebiliyorsunuz kendinizi.
Küçük işletmelerle zaman dilimi içerisinde içlerinden bir kaç tane seçerek yoğun olarak çalıştım. Seçtiklerimin bazılarında ne yazık ki şuna şahit oldum; gidiyorsunuz küçük işletmeyle yapabileceğiniz çok güzel şeyler var. Onlar da enerjik, yapmak istiyor. İlk toplantıda işletmesini inceliyorsunuz, pozitif yönlerini, negatif yönlerini anlatıyorsunuz, rakipleri varsa onlar çıkartıyorsunuz, aylık nasıl ilerleyebileceklerini anlatıyorsunuz.”Tamam bir daha görüşelim biz sizinle” diyorlar. İkinci gidiyorsunuz, yine anlatıyorsunuz bunları. Gide gele gide gele anladım ki aslında ihtiyacı olan şey, sosyal hesaplarını yönetecek ya da ona strateji belirleyecek biri değil.
Bu işi öğretecek birini arıyorlar. Bütçeleri de yok. En son bütçeyi söylediğinizde bunun da çok yüksek olduğunu size söylemeseler bile bir daha görüşmek istemiyorlar. Bunu da söylemeye cesaretleri yok ya da esnaf mantığı diyebiliriz birazcık. Aslında eğitime ne kadar ihtiyaları olduğunu gördüm. Çünkü çok basit anlatsanız bile anlamayabiliyorlardı. Onu beden dilinden anlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla ihtiyaçtan doğan bir kitap bu. Yine öğretmenlik formasyonuyla; “bir şeyler öğretebilirim, faydalı olabilirim” düşüncesiyle hayata gelen bir kitap aslında. Yani küçük esnafla yaşanmış hikayelerimin bir sonucu.
0 yorum:
Yorum Gönder