İşveren olmanın zorluğunu, kendi işini kurmayan kimse anlayamaz. Sadece altınızda çalışan onlarca insana karşı değil, onların baktıkları kişilere karşı da sorumluluk sahibi olursunuz. Bu sebeple işten çıkarılması gereken biri olduğunda, en az çıkardığınız kişi kadar siz de üzülürsünüz; ancak çalışanınız bunu bilemez.
Ancak bazen öyle durumlar olur ki, çıkarmaktan başka şansınız olmaz. Peki bu durumlar hangi şartlarda belli olur? Hep beraber bakalım.
Dedikodu yaparlar
Bir şirkette oluşabilecek en kötü şeylerden biri, dedikodudur. Bunu yapmaya meyilli olan kişi, diğer çalışanlardan önce sizin hakkınızda konuşmaya başlar. Bu kulağınıza belki gelir, belki gelmez; ancak en azından başkası hakkında konuştuğunu bir şekilde duyarsınız.
Dedikodu yapmak demek, “başkaları hakkında konuşmak dışında yapacak daha iyi bir şeyim yok” demektir. Bu kişi hem verimsiz çalışır hem de ofisinizdeki diğer çalışanların huzurunu kaçırır.
Toplantının hemen ardından kendi toplantılarını yaparlar
Diyelim ki şirket olarak bir karar aldınız ve toplantıdaki herkes bu kararı onayladı. Karşı çıkan olmadı. İşten çıkarılması gereken kişi, böyle bir toplantının ardından hemen ayrı bir toplantı yapıp, toplantıda alınan kararlara katılmadığını söyler. Toplantıda söyleyecek zamanı olmuştur ama söylememiştir.
Bu kişi aynı zamanda ekibine “Bence çok kötü bir fikir ama bize bunu yapmamız söylendi, o yüzden yapacağız.” der ve ekibi de size karşı doldurur.
İlerleyen günlerdeki toplantılarda “Bu fikri desteklemiyorum” cümlelerini duyarsınız. Bu, “Her şeye tamam diyorum ama bu, bu işi gerçekten yapacağım anlamına gelmiyor. Aksine, batırmak için elimden geleni yapacağım.” demek.
“Bu benim işim değil.” derler
firma ne kadar küçük olursa, çalışanların sorumlulukları o kadar artar. Şirketin iyiliğini düşünen biri, elinden geleni ardına koymaz.
Bazı çalışanlar ise iş sınırlarını çelikle çizerler. Rica ettiğiniz şeyleri asla yapmazlar. Tabi burada işten çıkarmak için istediğiniz şeyin etik, mantıklı ve ahlaklı olması lazım.
Bir kere güzel bir iş çıkardılar mı, sorumluluklarını doldurduklarını düşünürler; tembellik yapmaya başlarlar
İşte başarı elde etmek harika bir şey. Düzenli çalışan birine sahip olmak da ayrı güzel. Ancak bazı çalışanlar, belirli bir süre güzel iş çıkardıklarında, sanki tüm sorumluluklarını tamamlamış ve artık çalışmak zorunda değilmiş gibi düşünürler. Ama başlayan her gün, yepyeni bir gündür; yeni sorumlulukları ve zorlukları beraberinde getirir. Bunun bilincinde olmayan çalışanın sizinle olmasına da gerek yok.
Yeterli tecrübeye sahip olduklarını düşünürler
Tecrübe iyidir, insana çok şey öğretir; ancak sonu yoktur. Çünkü öğrenmenin sonu yoktur. Maalesef bazı çalışanlar, bir kere edindikleri tecrübeden sonra öğrendiklerini yeterli bulurlar.
Stajyer olduğum zamanlarda sürekli iyi iş çıkaramadığımı düşünür, üzülür ve daha iyisini yapamamaktan korkardım. Eski kreatif direktörüm beni kenara çekip “Önemli olan ‘ben oldum’ dememek; çünkü gelişim, oldum dediğin noktada biter.” demişti. Çok da haklıydı. Hiçbir tecrübe yeterli değildir. Dünyada öğrenecek çok şey var. Çalışanınız buna direniyorsa, sonraki aşamalarda, sektörden çok geri kalacak biriyle çalışıyorsunuz demektir.
Kıdem baskısı yaparak diğer çalışanlara engel olurlar
Diyelim ki yeni çalışanınız harika. Her işe koşturuyor, her şeyi yapıyor. Derken daha eski bir çalışan çıkıp, yeni çalışana bu tavrı yüzünden kötü gözüktüğünü söylüyor. Her şeyi bir yarışa çeviriyor.
“Çok fazla çalışıyorsun.” diyerek birine baskı yapmak, “Bence kimse çok çalışmamalı, çünkü ben çok çalışmak istemiyorum.” demektir. Bu kişi, tüm ekibin performansını düşürür.
Övgü alma uğruna işleri herkesten önce almak için acele ederler
Tamam. Belki çok iyi iş çıkardı. Belki çok büyük bir işi tek başına yüklendi. Belki o olmadan bu iş hayatta bitmezdi. Ama belki de biterdi.
Önemli olan bir işi tek başına bitirmesi değil, önemli olan ekip olarak çalışmak. Kimse bir işi, o işi çok seviyormuş gibi yapmadan bitiremez.
İyi bir çalışan, iyi bir ekip üyesidir. Eğer her şeyi tek başına yapmaya çalışıyorsa, tüm övgüyü kendisi almak istiyordur. Ekip arkadaşlarını demoralize ediyordur.
Bu durum sizin için de risk taşır. Tüm ağırlığı tek başına yüklenen çalışan, kilit nokta haline gelen çalışandır. Bir müddet sonra hem sizin hem de çalışanlarınız için tehdit haline gelir. Tek bir hareketi, tüm projeleri etkiler.
Sorumluluk almakta acele ettikleri gibi herhangi bir başarısızlık durumunda iş arkadaşlarını da ateşe atmayı çok iyi bilirler
Hatayı kabul etmek sadece işin değil, hayatın bir parçasıdır. Olgunlaşmaktır. Az önce bahsettiğimiz insan tipi, ilk hatada kabullenmek yerine, başka bir iş arkadaşını ve hatta belki de sizi suçlamaya başlar. Sorumluluk bir bütündür. Herkesin hata yapabileceğini düşünürsek, olumlu kısma balık gibi atlayıp, olumsuz durumda tazı gibi kaçan çalışan olmaz olsun.
0 yorum:
Yorum Gönder